Şeker hastalığı (diyabet) pankreasın yeterli seviyede insülin salgılamaması sonucunda vücuttaki şekerin düzenli kullanılamaması sonucu gelişen bir hastalıktır.
İnsülin kandaki şeker seviyesini ayarlayan hormondur. Şeker hastalığı, çocuklarda ve yetişkinlerde görülebilen bir hastalıktır.
Diyabet olan kişilerde diyabetin komplikasyonu olarak ortaya çıkabilecek olan göz problemlerine diyabetik göz hastalığı denir.
Genellikle diyabetik hastalarda glokom (göz içi basınç yüksekliği) ve katarakt gibi hastalıklar görülmekle birlikte, esas olarak retina (ağ tabakası) üzerinde çeşitli etkileri görülebilir ki bu durum görme için en büyük tehdittir. Retina ışığa duyarlı tabakadır ve görme fonksiyonu için sağlıklı olmak zorundadır.
Diyabetik retinopatide farklı türde hasarlar meydana gelir. Kan damarlarının yapısı bozularak küçük baloncuklar meydana gelir ve bu baloncuklar kanamalara ve damar içindeki sıvının etraf dokulara sızmasına neden olur. İlerleyen evrelerde ise retina üzerinde istenmeyen yeni damar tomurcukları oluşur ve ani göz içi kanamaya sebep olur.
Diyabetik retinopati, günümüzde en önemli ve önlenebilir körlük sebeplerinin başında gelmektedir. Retina kan damarlarındaki değişiklikler sonucunda meydana gelir.
Diyabet tüm vücutta kan damarlarını etkileyen bir hastalıktır ve tüm vücut dokuları kan damarları ile taşınan kan ile beslendiği için diyabet multisistem yani birçok organı etkileyen bir hastalıktır. Göz kan damarlarından oldukça zengin bir doku olduğu için göz de etkilenen dokulardan biridir.
Genellikle etkilenmesi böbrek etkilenmesi ile birlikte gitmektedir. Öncelikle kan damarlarında baloncuklar meydana gelir, yırtılmaya içindeki kanın sızmasına müsait hale gelir, kan damarlarından sızıntı ile ödem meydana gelir, kan damarlarının yapısının bozulması ile dokunun beslenmesi bozulur, o bölgeyi beslemek için yeni ama sağlıksız kan damarları oluşmaya başlar.
Bu kan damarları doğuştan sahip olduğumuz kan damarlarına göre yırtılmaya kanamaya çok daha müsaittir ve zaman zaman bu yeni kan damarlarından kanamalar meydana gelir.
Diyabetik retinopati sinsi bir hastalıktır. Hastalığın erken dönemlerinde, herhangi bir belirti yoktur, ayrıca diyabetik retinopati ağrısız bir hastalıktır. Bu yüzden görmesinde herhangi şikayeti olmayan bir diyabet hastasında diyabetik retinopatisi olmayacak diye bir şey yoktur, düzenli aralarla göz kontrolü gerekir.
Başlangıçta hiçbir belirti vermeden hastalık ortaya çıkabilirken durum ilerledikçe, şu belirtiler ortaya çıkabilir:
Tip 1 ve Tip 2 diyabeti olan tüm kişiler diyabetik retinopati riski taşır. Her diyabet hastası, yılda en az bir defa göz bebeği büyültülerek ayrıntılı retina taramasından geçmelidir. Ne kadar uzun süredir diyabet hastası ise, diyabetik retinopati gelişme riski o kadar artmaktadır. Bu durumun oluşma riskini artıran faktörler ise şunlardır:
Diyabet hastalığınız varsa en az senede bir kez ayrıntılı retina muayenesi olmalısınız.
Hastalığın genel olarak iki evresi vardır:
Erken evre (nonproliferatif) diabetik retinopati: Bu evrede retinadaki kan damar duvarları zayıflar, damar duvarlarında baloncuklanma meydana gelir, bu evrede bu baloncuklanma alanları zayıf damar alanları olduğu için damarın içindeki kan veya kanın serum kısmı damar dışına hafifçe sızabilir. Sarı nokta dediğimiz makula alanına sıvı sızıntısı meydana gelirse görme bulanıklaşır, ama bunun dılında bu evre sinsi olan belirti vermeyen evredir.
İleri diabetk retinopati: Hastalığın daha ilerlemiş formudur. Erken evrede hafif hafif hasarlanmış kan damarları ciddi hasarlanır, bir kısmı tıkanır ve kan ile beslenen retinanın beslenmesi bozulur. Beslenmesi bozulan alanlarda yeniden beslenme sağlanabilmesi için yeni ama sağlıksız kan damarları oluşur ancak yeni oluşan bu damarlar yırtılmaya çok meyillidir ve yırtılarak içindeki kan göz içi boşluğa vitreus içine karışarak görmeyi ciddi anlamda bozar. Bu aşamada o sağlıksız damarları tedavi etmenin yolu olan lazer tedavisi görüntü bulanıklığı nedeniyle uygulanamaz acilen bu kanın ameliyatla temizlenip kanayan damarların lazer tedavisi ile kapatılması gerekir.
Diabetik retinopati tanısı yıllık rutin göz muayenesi sırasında göz bebeğiniz genişletilerek yapılan göz dibi muayenesi ve gerekli ise göz anjiosu göz tomografisi gibi yardımcı tetkiklerle konur. Sıklıkla yapılan bir hata göz anjiosunu kalp anjiosu ile karıştırılmasıdır. Göz anjiosu kalp anjiosu gibi komplike bir tetkik değildir. Kol damarınızdan renkli bir madde olan floresein verilir ve sonrasında 3-5 dk boyunca göz resimleriniz çekilir. Herhangi bir yatış ya da sonrasında istirahat gerektirmeyen ayaktan yapılan bir tetkiktir.
Diyabet genellikle iki gözü birden etkiler. Makula denilen görme merkezinde makula ödemi denilen sıvı birikimi meydana gelirse görmede bulanma başlar. İleri evrede retinada istenmeyen yeni ve hastalıklı damarlanma başlarsa bu damarlar aniden kanayabilir ve kanama tüm göz içi boşluğunu kaplayarak görme aniden kaybedilebilir.
Diabetik retinopatinin tedavisi hastalığın evresine göre planlanmaktadır. Erken evre henüz damarlarda baloncuklanma ya da yeni damarlanmalar başladıysa ve bu sağlıksız damarlardan hafif sızıntı varsa lazer tedavisi etkilidir.
Sarı nokta dediğimiz alanda sağlıksız damarlardan sızıntı nedeniyle ödem (su toplaması) meydana geldiyse göz içi ilaç enjeksiyonları uygulanabilmektedir. Yeni damarlardan kanama tüm göz içi boşluğunu doldurursa bu kanın yıkanması gerekir ki vitrektomi dediğimiz ameliyat planlanır.
Damarlardaki kanamaları durduran ve halen tedavideki en etkili yöntemdir. Ufak lazer atışlarıyla ödem oluşturan, kanayan damarlar tıkanır. Retinanın dış bölümlerinde de lazer aracılığıyla yeni damar oluşumlarının önlenmesine çalışılır. Bu yöntem ayaktan yapılır, yatış gerektirmez ve gözde herhangi bir ağrıya neden olmaz. İşlem sonrasında da istirahat gerektirmeyen bir tedavidir.
Vitreus içine kanama olursa artık retina gözükmediğinden lazer uygulanamaz. Bu gibi vakalarda vitrektomi yapılır. Bu mikroskop altında yapılan özel bir cerrahi müdahale şeklidir. %70 vaka ameliyattan sonra görmesinde artma kaydederler.
Diabetik retinopatinin önlenebilmesinin temel şartı kan şekeri düzeyiniz belli sınırlar içinde tutulmasını sağlamaktır. Bunun için dahiliye hekiminizin önerileri doğrultusunda beslenme programınızı düzenlemeli, gerekli ise ilaç tedavinizi düzenli uygulamalısınız. Ancak diyabetik retinopatiyi düzene sokan ya da önleyen bizzat bir beslenme tedavisi ya da bitkisel bir tedavi yoktur, buradaki temel konu şekerinizin düzene girmesidir.
Kan şekerinin düzene sokulması, diyabetik retinopati gelişimini ve ilerlemesini büyük ölçüde engellemekte ya da yavaşlatmaktadır. Bunun dışında böbrek ve uç sinir hasarlanmasını da önlemekte ya da yavaşlatmaktadır.
Kan şekeri seviyelerini kontrol altında tutan diyabet hastalarında, bu kontrolleri yaptırmayan hastalara oranla çok daha az sayıda göz problemi yaşanmaktadır. Ayrıca diyet ve egzersiz de, bu hastaların genel sağlık durumlarında önemli rol oynar.
Diyabet hastaları, rutin göz kontrolleri yaptırarak gözlerinde oluşabilecek sorunları minimuma indirebilir. Birçok problem, erken teşhis ile çok daha kolay bir biçimde tedavi edilebilir.